31 Temmuz 2025, Perşembe Yeni Haber
Haber Girişi : 29.07.2025

"M.Kemal Paşam'ın Sağlığı"

Son yazı üzerine, "Keşke,Afrika’da emperyalizme karşı mücadelede Lumumba ve Cabral’ı da adlarından öte biraz açsaydınız.” diyen dostlar oldu.

Son yazı üzerine, “Keşke,Afrika’da emperyalizme karşı mücadelede Lumumba ve Cabral’ı da adlarından öte biraz açsaydınız.” diyen dostlar oldu.
Sonraya bırakıp,üç gün üst üste yaşadıklarımın ardından önce Türkiye…

İzmir.

Hatay Sosyal Kültür ve Dayanışma Vakfı’nın, ‘86.Kurtuluş Yılı’ gecesi sonrası,-alkol de alınınca-Çeşme’ye dönmeyip dost evinde kaldık.
Aşırı sıcak nedeniyle uyku tutmayınca,kitaplığından rastgele aldığım bir kitabı okumaya başladım.

Aziz Nesin’in, -Madımak Katliamı sonrası- 1993 yılındaki yazılarından 
oluşan kitabın adı : 
“Bir Tutam Aydınlık”.
İlk üç yazısından kısa notlar:

“Bizim kuşağımız Atatürk ‘ü salt kitaplarından öğrenmedi.
Atatürk’ü yaşadık.
Ne var ki,bugün yaşamakta olan yaşıtlarım bile Atatürk zamanında nelerin yapılıp nelerin yapılmadığını unutmuş 
görünüyorlar.
…Yineleyerek soruyorum:
Atatürk ‘ün ölümünden sonra adım adım ilerleyen gericilik,
dinsel bağnazlık ve köktencilik bugün yurdumuzda artık adım adım değil,koşar adımla gelişirken..

…O’nu seviyorum,O’na,insan olduğu için eleştirme hakkımı da koruyarak, çok büyük saygı duyuyorum…(3/5/1993)

“bugünkü Türkiye,Atatürk ‘ün bıraktığı Türkiye’den çok daha gerilerdedir.Atatürk ‘ün düşmanları çoktur ama anakol olarak Atatürk düşmanları iki türdür: Biri Atatürk’e düşmanlıklarını  doğrudan dile getiren dinci gericiler,yobazlar,bağnazlar ve köktenciler,öbürü de onlardan çok daha tehlikeli olan biçimsel Atatürkçülerdir.
…Bana göre Atatürk ilkeleri denilen kavram,aydınlanma ve çağcıllaşma yolunda,
günün güncel koşullarına göre değişen ve hepsi de Türkiye insanlarının yararına olan uygulamalar toplamıdır..”
(1 Ağustos 1993)

“Her geçen gün Atatürk daha da büyüyor.Böyle olması Türkiye’nin aleyhinedir.
Atatürk dönemi özleniyor,
onun devrimlerine özlem duyuluyorsa,Atatürk’ün ölümünden bu yana ellibeş yıldan beri Türkiye yerinde saymış,hatta daha da geriye gitmiş demektir…(yazının yazıldığından bugüne de 32 yıl geçti!..)
Türkiye’yi vargüçleriyle ortaçağ bataklığına gömmek isteyenlerin hedefi bugün Atatürk düşmanlığıdır.Yürekli olarak Atatürk düşmanlarını bilmemiz ve ilan etmemiz gerekir…”(17 Ağustos 1993)

Mordoğan.

Demokratik öğretmen hareketi Töb-Der’in İzmir Şubesi yöneticilerinden can dostlarımın davetiyle 
Mordoğan ‘da bir araya gelip,kucaklaşıyoruz.

(Onlara sevgiyle bakıp
dinlerken bir yandan da o günleri düşünüyorum.
Ülkenin ve eğitimin demokratikleşmesi için yürütülen destansı mücadele günlerini…
Dostların özveri ve fedakarlıklarını…
Bu uğurda yitirdiğimiz,ama yüreklerimizde yaşattığımız eğitim şehitlerimizi sevgi ve saygıyla yadedip,yaşayan tüm dostlara sağlık diliyorum…)

Konu Hindistan’a yaptıkları geziden açılınca,ben de neredeyse 30 yıl önceki bir anıyı anlatıyorum:

Hintli dostlar Suma ve Carson ile ülkenin güneyindeki 
Karnataka eyaletinde,bir doğa harikası Coorg yaylasında onların baba evindeyiz.
Baba,bir asırlık ömrü geride bırakmış; bugünü anımsamasa da geçmişi detaylarıyla hatırlayıp, o günlerde yaşıyor…
Türk olduğumuzu öğrenince, yerinden kalkıp bize sarılmaya çabalayarak,büyük bir heyecanla sordu:
“Mustafa Kemal Paşa’mın sağlığı nasıl…”
Atatürk ‘ün yaşadığını düşünüyordu…

Ve aynı heyecanla anlatmaya başladı.
Hindistan’ın bağımsızlığı için mücadele ederken tutuklanmışlar.
Hapiste Hindistan’ın ilk başbakanı Nehru ile ile aynı koğuştaymış ve Türkiye’nin M.Kemal Paşa öncülüğünde yürüttüğü Kurtuluş Savaşı’nı an be an takip ediyorlarmış.
Sakarya Savaşı’nın kazanıldığını duyunca, büyük bir mutlulukla koğuşta bunu kutlamak istemişler ve gardiyanın yardımıyla dışarıdan getirttikleri konfetilerle koğuşun dört bir yanını süsleyip;konuşmalar yapıp,şarkılar söylemişler…
Türkiye başardıysa biz de İngilizleri kovarız inancını pekiştirmişler.Mustafa Kemal Paşa’ya kutlama mesajı göndermek için çabalamışlar…

Bu kez Nuran ve ben sevgiyle sarıldık bu yaşlı devrimciye…

Urla…

Bir etkinlik sonrası dostlar ve içlerinde tanımadıklarımın da olduğu bir grupla,bir çay bahçesinde sohbet ediyoruz.
Konu Belçika Savunma Bakanı’nın,Anıtkabir ziyaretinden açılınca;
gruptan birisi,Atatürk’ten girdi,Lozan’dan çıktı:
Ona göre,bugün yaşanan tüm olumsuzlukların temeli Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet ve Lozan idi…
Doldurduğu bagajının kapağını açıp tüm kötülükleri sıraladı:
Demokrasi yerine diktatörlük getirilmişti…
Kürt soykırımından girdi,
Ermenilerle devam edip,Rum soykırımıyla sürdürdü…
Geçmişte olduğu gibi bugün de sosyalist olduğunu söylemeyi de ihmal etmedi…

Ne yapılması gerektiğini sordum.

Bugünkü Cumhuriyetin yıkılıp yerine demokratik bir Cumhuriyet kurulması gerektiğini,ezilenlerin kurtuluşunun,öncü gücün önlerine geçerek onları böyle bir mücadeleye yönlendirmesiyle mümkün olacağını söyledi…

Kurtuluş Savaşı sonrası Cumhuriyet’in kurulduğu dönemde (bırakın Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu)
Avrupa’da hangi ülkelerin demokrasi ile yönetildiklerini sordum.

“Hemen hepsi…Almanya,
İtalya,İspanya da faşist diktatörlükler sonradan kuruldu…”dedi.

Komşularımızdan başlayarak Yunanistan’ı sordum.
Bulgaristan’ı,Romanya’yı…
Yugoslavya’yı sordum.
Arnavutluk’u,Macaristan’ı,
Avusturya’yı sordum.
Polonya’yı,Portekiz’i…
Ne Amiral Horthy’i biliyordu, ne de Kral Carol’u…
Ne Metaksas’ı biliyordu  ne Zago’yu…Ne de diğerlerini…

“Lozan,Cumhuriyet,Atatürk düşmanlığı ile ezilenlere öncülük edebilip edemiyeceğinizi bilemem ama bu düşmanlıkta ortak olduğunuz şeriatçı,hanedancı ve ırkçı  dostlarınız var…
Onların önünde ya da arkasında farketmez ama birlikte yürüyebileceğiniz kesin, bunu biliyorum…” dedim…

Az çok dünyayı gezdim.
Hemen her yerde Atatürk’e olan saygıya tanıklık etme şansım oldu…

Çin de Mao’dan öte, Çin hanedanının devrilmesinin önderi ve Çin Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Dr.Sun Yat Sen’e bütün Çinlilerin nasıl saygı ve sevgi gösterdiklerini yaşadım.
Dr.Sun Yat Sen’e, 
“Ulusun Babası” diyorlar…
“Devrimin Öncüsü” diyorlar…

Küba’da bırakın Castro ve Che’yi; Küba’nın İspanya’ya karşı verdiği Kurtuluş Savaşı’nın önderi Jose Marti’ye olan saygı ve sevgiye tanık oldum.
Başkent Havaalanının adı da 
Jose Marti…

Hindistan’da,İngilizlere karşı verilen Kurtuluş Mücadelesinin önderi Gandhi’ye olan saygı ve sevgiyi de gördüm…
Onun için ne diyorlardı yazdım:
Mahatma.. Yüce Ruh…

Çok sevdiğim yazar ve şairi bir kez daha sevgiyle yadetmek için,Urla Necati Cumalı Anı ve Kültür Evi’ne giderken bunları acı acı düşündüm…

Muammer Toprakcı

Yorum
  • Fatih Civelek 1 gün önce
    Güzel bir yazı ve tespit… ancak okumayan bir toplum için oldukça uzun bir yazı naçizane… bu topluma " hap " yazılar gerekiyor diye düşünüyorum çünkü bu toplum okumayı sevmiyor diye düşünüyorum … benim düşüncem bu özür diliyorum 🙏🏻