"Sabah gelir nasıl olsa karanlık dağılır..." R.Tagore Yıllar önce Hindistan'da bir dost evindeydik. Bir müzik kaseti dinletip sordular: "Size yakın birşeyler hissettiniz mi?.." Nuran da ben de tasavvufi bir ilahi tını yakalamıştık. Söylediğimizde de; "Bu da bizim Yunus Emre'miz..." dediler. Tagore'nin bestelenmiş şiirleriymiş... Bir diğer şaşkınlığımız Yunus Emre'yi bilmeleriydi... Sıkıntı anlarımda el attığım yazar ve şairler vardır. Bugünlerde Tagore şiirleri okuyorum. Nobel edebiyat ödülünü alan ilk doğulu şair ve yazardı. Hindistan'ın, İngiliz emperyalizminin boyunduruğundan kurtulması için mücadele eden Gandhi'nin en yakın dostlarındandı. Gandhi'ye "Mahatma" adını o vermişti: Büyük Ruh... Katıksız bir anti emperyalist ve yurtseverdi. Tüm Hindistanlı yurtseverler gibi, M.Kemal Atatürk liderliğinde yürütülen Ulusal Kurtuluş Savaşı'mız onu da derinden etkiliyor,İngiliz emperyalizmine karşı verdikleri mücadelede esin kaynağı oluyordu... 1922' de Atatürk ile tanışmak için Türkiye'ye geldi... (Atatürk'ün kendisine hediye ettiği 41 kitap, kurduğu Tagore Üniversitesi'nde,"Türk halkının armağanıdır..." plaketiyle sergileniyor...) Sufiydi.Bilgeydi... Kendine göre bir inancı vardı: "Aydınlık,daha önce yüreğime kümelenmiş keder ve umutsuzluğu delip geçti,içimi evrensel ışığa boğdu..." Yazı ve şiirlerinde "evrensel sevgi" yi dile getiriyordu: "İnsanlar ya kendilerini birlikte kurtaracak ya da yok olacaklar..." Batı aydınlanmasına saygı duyuyor ama şunu da ekliyordu: "Batının elindeki zenginlik açgözlü bir zenginliktir..." "Bir zamanlar uygarlığın kaynağının Avrupa'nın yüreğinden fışkırdığına inanırdım.Ama dünyayı terk etmek üzere olduğum şu günlerde bu inancım tümüyle iflas etti..."(Bu satırları yazdığında 80 yaşındaydı.Şimdiki Avrupa'yı görse ne derdi?..) Almanya ve İtalya'da faşizmin ortaya çıkışına tanıklık etmişti. Mussolini İtalya'sının Habeşistan'ı işgali üzerine şu dizeleri yazdı: "Demir zincirlerle geldiler Geldiler insan avcıları... Gözleri karanlık ormanlardan daha kör. Uygarlığın vahşi açgözlülüğü, Gösterdi utanmaz acımasızlığını..." İngilizlere karşı verilen bağımsızlık mücadelesinde Gandhi'nin şiddet karşıtı direniş yaklaşımını benimsemişti ama şu dizeleri de yazmıştı: "Yaşamın savaş alanında o gün Çarpışma sesleri dalga dalga yayıldı, yağmur bulutlarından kopan gümbürtüler gibi. Gün oldu bırakıp Elektra'mı(tek telli saz) savaş davulumu yüklenmem gerekti..." Yazdığı "Hindistan'ın Sabah Şarkısı" şiiri Nehru tarafından Ulusal Marş olarak önerilip kabul edildi. Tagore bu şiiri, "Çeşitliliğin Birlik Mesajı" olarak, iki binden fazla etnik grubun yaşadığı Hindistan'ın toplumsal birliğinin sürmesi için yazdığını söyledi... İnsana olan inancını hiç yitirmedi. Doğru... Dünya; haksızlıklar, adaletsizlikler,baskı, zulüm,azgın sömürü ve savaşlarla doluydu ama yıldızların aydınlattığı bir yol da vardı... "...ve aydınlatır insanı, kendi yüreğindeki doğuştan inancın ışığıyla..." Baskı,zulüm,adaletsizlik ve hukuksuzluğun kol gezdiği bu zor günlerde Tagore okumak iyi geldi. Sizinle de paylaşmak istedim. Aydınlık günlerin özlemiyle... Muammer Toprakcı