Seferihisar’ın sadece sokakları, denizi ya da mandalinası değil; dili de kendine özgü bir ruh taşır. Yıllar boyunca günlük yaşamda kullanılan kelimeler, ilçenin kültürel hafızasını oluşturan birer parça gibi varlığını sürdürmüştür. Artık pek çoğu genç kuşaklar tarafından bilinmese de “Bere narı” dendiğinde üstün körü, “Çalakuta” dendiğinde işe yaramaz anlamı anlaşılırdı. Çocuklar “Kasnaklı”larını yani uçurtmalarını uçurur, dedeler ise “Dapdinigil” gibi deyip geçmişi anlatırdı. Seferihisar ağzında geçen bu kelimeler yalnızca bir sözlük girdisi değil; bir dönemin yaşantısını, alışkanlıklarını ve hatta mizah anlayışını taşıyan kültürel miraslardır. “Gule” denilen küçük bahçe kulübelerinde geçen yaz akşamları, “İrim” denilen dar sokaklardan esen rüzgarlar, “Fildirgeç” gibi kıpır kıpır çocuklar… Hepsi ilçenin hafızasında hâlâ bir yerlerde yaşıyor. Bu kelimeleri derleyip korumak, sadece bir nostalji meselesi değil, aynı zamanda Seferihisar’ın ruhunu gelecek kuşaklara aktarmanın da bir yolu. Çünkü her kelime, o toprakların geçmişinden bugüne uzanan bir iz taşıyor.